İzleyiciler

26 Ocak 2009


ben herkesin yeni yılının doğduğu gün başladığına inanırım, benim yeni yılıma girmeme de az kaldı. zamanın içinde olunduğu anlar zor ve yavaş, ama arkaya dönüp bakıldığında dalga geçer gibi kolay ve hızla geçmesini halen anlayabilmiş değilim. biz dakikaları sayarken, yılları kaçırıyoruzdur belki de. hep ufak tefek şeylere kafa patlatıp onların kendilerini önemli hissetmelerine neden oluyoruz, sonra yarattığımız bu sanrı içinde kendimize yaşam alanı ararken buluyoruz kendimizi. nefes almak ciddi ve güç bir eyleme dönüşüyor - hayatta olmanın en temel belirtisiyken. işleri zorlaştırmakta üstüme yoktur, her şeyde kötü bir taraf bulabilirim kendim için ama konu bir başkası olunca bunu yapamıyorum. her şeyin içinde ilk planda görünmeyecek bir güzellik arıyorum. işin komik yanı buluyorum da ama aynı iyiliği - iyilik denebilirse buna- kendime yapamıyorum. sanırım benim kendimle ilgili ciddi sorunlarım var. bir türlü kendime karşı istikrarlı ve tutarlı bir tavır sergileyemiyorum. ya acıyorum kendime ya da ziyadesiyle çok önemsiyorum, oysa bir ortası olmalı bunun. makul ve makbul bir orta yol olmalı. orta yol demişken,aslında orta yolların iyi yollar olmadığı kanaatine varmıştım geçenlerde. uyumlu olmak ve "normal" ; hep bu orta yolun ortalama hallerinden türüyor sonuçta. ama ben uyumlu olmak ya da normal olmak diye sonulan "şey"den olmak istemiyorum. ben kendim olmak istiyorum, kendim ve özgür olmak. ama özgürlükten kast ettiğim tanımlarla sınırlandırılmış yapma bir özgürlük değil; tamamen değişebilir, elastik , benim hakimiyetim altında bir özgürlükten bahsediyorum. özgürlüğüme hakim olmak istiyorum. "başkaları bana karışmasın" mevzusundan ziyade ben kendimi baltalamak istemiyorum. başkalarına kulak tıkamak kolay , ama insan kendi içindeki sesleri susturamadıktan sonra neye yarar?
yine dağıldı zihnim ve yine dağıttım konuyu. ama ben bunu seviyorum. konular arasından gidip gelmeyi, oradan oaraya atlamayı .. işte özgürlük bu benim için.
sonuç yazmayı da sevmiyorum. son söz niyetine yazdıklarımı toparlamayı da pek beceremiyorum zaten. ben böyle iyiyim ama fazla kurcalamaya gerek yok sanırım. bu gece de bu kadar olsun, zihnim çok bölündü zaten.
eyvallah :)
her zaman en zoru ilk cümle olmuştur benim için. giriş paragrafı yazmaktan hiç hoşlanmam. yazmanın en güzel yanı, yolda olma kısmı, sizi nereye götüreceğinin belli olmayışı. yazmak ; menzilsiz bir yolda olma hali, varmak değil mühim olan . asolan yolsa olmak.
bir cümleyle değişebilir her şey, hatta uygun zamanlarda sihirli bir tek kelime bile hayatınızı değiştirmeye yetebilir. zaten en güzeli de budur. hayattaki tesadüfler ya da rastlantılar kadar güzeldir, sadece somut değildir ve bazen fark etmek için uzun zaman gerekebilir. bu sihirli cümlelerden biri de "seni seviyorum" demek bence. bu cümle geri dönüşü olamayan bir yola girmek gibi. ağzınızdan bir kez çıktı mı geri almanızın mümkün olamayacağı kadar büyük bir sorumluluğu da omzunuza alırsınız. ben pek çok kez kurdum bu cümleyi, kimi zaman aynı insana defalarca, kimi zamansa farklı insanlara . ve kendimi seyrettim sonra nasıl değişiyor her şey bu cümleden sonra. bir ihtilal yaşar gibi hızlı ve kökten. iyiye yahut kötüye gitmeden sadece yaşamak, beklemek ve görmek. sabır belki de sevginin hiç bilmediğimiz göbek adıdır.

21 Ocak 2009

yeni şeylere başlamak ve yeni birşeylere alışmak benim için her zaman çok güç olmuştur. şu an bu satırları yazmak da aynı şekilde çok zor benim için. ama sanırım bir yerden başlamak gerek. blog yazmak önceki günlük başlangıçlarımdan çok daha farklı bir başlangıç olacak. daha korkak,daha çekingen ve belki daha seçici olacağım. ama sorun değil galiba.
şimdilik anlatacak çok fazla şeyim yok. normal sınırlarınında tekinsizce gezinen biriyim ben. ne normale yakınım ne de anormale ama ikisine de uzak sayılmam. çizgide bir yaşamım var. bu yaşamın herhangi bir yerinden herhangi birilerinin girmesi hem çok kolay hem de imkansız. zor biri değilim belki ama asla kolay biri de olmadım. her zaman bir kaç uç arasında gidip gelmek işim. hayattan bir beklentiminin olmaması tek beklentim. hayal kırıklıklarından ölesiye korkarım çünkü. eski bir dostumun tabiriyle "ruhu pijamalı bir kız çocuğu"yum ben, ne fazlası ne azı..
daha fazla yazabilmek isterdim ama ne yazacağını bilmeyen birinin ürkekliğini yaşıyorum. henüz içselleştirimedim blogumu ama, yakında birbirimize alıştığımızda eminim ki kelimeler daha fazla yardımcı olacak bana yazmamda. şu an onlar da benim gibi şaşkınlar.
bu gecelik benden bu kadar, en sevdiğim kelimeyle bitiriyorum ve "eyvallah" diyorum..