İzleyiciler

5 Temmuz 2010

aman bre deryalar

depresyon, melankoli, iç sıkıntısı, ruh bulantısı ve benzeri bir sürü şey... evet hayatın vaz geçilmezleri, doğru. ama nereye kadar? yani sonuçta, saydığım darlandırıcı aktivitelerin hiç biri adrenalin salgılamamızı, gülmemizi, bağışıklık sistemimizin güçlenmesini sağlamıyor. aksine hepsi ters etki yapıyor. ne demişler, stres öldürür. tam da bunu yazmışken dejavu yaşıyorum :)
neyse!!! gelelim sadede :) hayat, mizahla güzel. olaylarla, durumlarla, kişilerle başa çıkmanın en eğlenceli ve en az hasarlı yöntemi mizah.. dalga geçmek değil, hafife almak da değil; gülebilecek bi yan bulmak. eğlence ve mantık; işte bunu seviyorum. poliyanna olmak değil kastettiğim yanlış anlaşılmasın, hayatın renklerini keşfetmek.. komik yanlarını bulmak.. mesela ben, zorlu sınavlar öncesi gerildiğimde, ki her sınav kolay ya da zor beni gerer, sınav sorularından gülünecek bir şey ararım...her zaman bulumam, ama en azından ararken gerginliğim dışında bir şeye odaklanmam bana yardımcı olur.
hayatı mizahla yaşamanın tek dejavantajı,  sonrasında - gerçekten ciddi bir şey konuşmanız gerektiğinde yani- karşınızdakinin sizi ciddiye almakta ve inanmakta zorlanması.. ya da sizin ciddi bir konuya odaklanmada yaşayacağınız güçlük. ama emin olun ki aşılmaz şeyler değil bunlar. ben aşabilmeyi öğreniyorum. sonuçta yeni bir felsefe. yaşarken yaşıyorsunuz ama, teorisini oluşturmak biraz zaman alıyor ve meşekkatli bir iş. yine de ; hayat felsefemin "eğlenceli ve mantıklı" olmasını seviyorum.. önce uydurup sonra, sonra uydurduğuma uygun yalanlar üreten bir insan olduğum için; önce yaşayıp sonra felsefesini yazma eylemi de tam bana göre.. :))
beni tanıdıkça daha iyi anlayacaksınız.. benimle ilgili bilmeniz gereken ilk şey ise; üşengeç oluşum.. okurum, yazarım, hayal kurarım ama eyleme geçme konusunda biraz üşengecim.. aslında bezgin biriyim, göbeğini kaşıyan kadın değilim tabii ama evden bile çıkmaya üşendiğim çok zaman olmuştur şu vakte kadar. ve eminim ki olmaya da devam edecek. ama kendimle çok barışığımdır. güvensiz bir yapım vardır, sosyal ortamlara karışmakta güçlük çekerim, tanımadığım insanlarla iletişim kurmakta zorlanırım ama kendime ve kendime biçtiğim hayata dair düşüncelerimde sağlamımdır.
çoğusuna göre tuhaf bir mekanzmayla yaşarım... beklenmeyenm tepkiler verebilirim, ama beklenmeyen tepkilerden "benden beklenmeyen değil" o anda akla gelmeyen şeyler.. aslında insanlar - kendim de o insanlara dahilim- beni yaratıcı, orjinal ve en önemlisi zeki olarak tanımlarlar.. böyle olmayı seviyorum.. ama zor bir insanımdır da, herkesle hemen iletişim kuramam. hayat felsefelerimden biri "tanımadan, tanışmam" dır. mantığı da var; nasıl biri olduğunu bilmediğim , hakkkında hiç bir malümata sahip olmadığım biriyle tanışamam çünkü; konuşacak bir şey bulamam. ama bir parça bilgi sahibi olduğum biriyla en azından konuşacak bir şeyler bulabilceğim için tanışabilirim.
hımm... bakalım bakalım başka neler var.. neler anlatabilirim size.. gerçi çok şey yok anlatabileceğim.. yani var tabi, 26 yaşında bir insanın başından geçmiş bir sürü hikaye vardır elbette, hayal, anı falan filan.. ama yeri gelmeden anlatmak istemem. kendimle ilgili birincil bilgileri de zaten az önce verdim, hem daha önceki yazılarımda da bir takım bilgiler vardı...
sonuç olarak; özetleyelim nelerden bahsettik ::)) hayat felsefemin en öncemli iki maddesi olan, "eğlenceli ve mantıklı" kısmı ile "tanımadan tanışmam" dan bahsettik. bunlar mühim. biraz da benden bahsettim. yabani ama sevimli bir zeki çocuk oluşumdan ;)) bence bu gecelik bu kadar yeter gibi.. haaa unutmadan biraz da üşengecim demiştim di mi? sonuçta yarına bir yazı için ümitlendirmek istemem ;))
beni özleyin ve esen kalın :))