İzleyiciler

7 Kasım 2010

damlayan öfke

içime sağnak halinde öfke yağıyor. nereden geldiğini bilmediğim bir rüzgar içime sinmeyen bir kızgınlık taşıyor bana doğru.. sonra bu ben değilim desem de işe yaramıyor. kendimi dünyanın en ezilmiş insanı hissediyorum. anlaşılamadığımı düşünmek için yaşım biraz geç de olsa, anlaşılamıyorum. ya iletişimsel yollarda göremediğim, fark edemediğim, analamlandıramadığım bir tıkanıklık ya da ben gün geçtikçe aptallaşıyorum. hangisinin doğru olduğunu asla bilemeyeceğim, çünkü bu gidişle öfke ya beni yıkacak ya da beni ele geçirip ortalığı dağıtacak. sonunda ne olacağını görmek için beklemek gerek. pasif hallerimi sevmiyorum. dolambaçlı cümleleri, kendimi anlatmayı... içime dolan asabiyet beni kahrediyor, git gide daha sabırsız olmaya başladım.. yorgunum.. delicesine yorgunum, sıkkınım.... gidecek bir yolum istiyorum. insansız yaşam formu istiyorum.. aynaların bile olmadığı bir yer hayal ediyorum, oarası benim cennetim de olabilir cehennemim de ama yine de oraya gitmek istiyorum..


kalbim bir devin avuçları arasında hunharca sıkılıyor... kendimden geçmek ve hemen sonrasında da senden geçip gitmek istiyorum. biliyorum ölüm hiç bir zaman kimseye çözüm olmadı. hele de benim inanç sistem,m içinde.. ama bu hayatın değişmeye niyeti yok, işin kötüsü benim de bu hayatı değiştirmeye gücüm yok. dağlara çıkıp yırtıcı hayvanlara yem olsam belki de işe yarardım. bir insanın içinde tutku izi bu denli silinmiş olabilir mi? neyle sildim içimdeki tüm duyguları, kapladım belki de hepsini çelik duvarlarla ya da sakladım adresi olmayan bir yere...

kendimden midem bulanıyorum.bir tabancam olsa tereddüt etmez sıkardım kafama şu an. ama ne ilaçlar, ne bilek kesmeler ne encereden atlamalar hiç biri kesin çözüm değil... yaralı ya da yatalak kurtulmak ve bir başkasının beni öldürmesine muhtaç olmak istemiyorum. kimse beni acı çekmemem için öldürebilecek kadar çok sevmiyor bu hayatta.